19 Ocak 2020 Pazar

BİR İNSANA GÜVENMEK, ONDAN HİÇ ŞÜPHELENMEMEK MİDİR?



Hepimizin en çok yara aldığı, merak ettiği, araştırdığı, sorun yaşadığı hatta bazen bu konuda cevap bile bulamadığı bir alandayız. Güven ve Şüphe..
Sosyal medya üzerinden sorduğum bu soru karşıtında birçok yanıt aldım. Aldığım cevapların çoğu birbirinden farklı olmakla beraber, insanların aslında oldukça zorlandıklarını da fark ettim. Yani yaşanmışlıklar, gerçekler ya da yaşanacak olan olaylar kaygı durumu ve hassasiyet meydana getirmiş olabilir. Şimdi sorumuza tekrar dönmek istiyorum.
Kısaca bu soru hakkında benim görüşüm ne bunu paylaşmak istiyorum.
Güven elbette ki çok temel bir duygu, insan hayatının işleyişini sağlayan bir duygu. Ben bir aracın yakıtına benzetiyorum burada güveni. Yakıt olmayınca nasıl araba hareket etmezse, güven olmayınca da insan hareket edemez. Aslında şüphe konusuna gelecek olursak; güven şüpheyi dışlamayan bir duygudur. Bazı duygular karşıtlıkları ile beraber bir denge buluyorlar. Bu dengenin ayarı bozulduğunda bir çok farklı sorunlarla karşılaşabiliyoruz.
Şimdi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor. Ben şüphe içinde güven duymaya mı çalışıyorum? Yoksa güven içinde ara sıra şüphe mi duyuyorum?
Güven ve şüphe konusu yaşadığın olayın dinamiğine, yerine, zamanına ve olaylar içerisindeki kişilere ve etkileşimine göre değişen bir hal almaktadır. Şüphenin işlevi güven duygusunun sağlamlaşmasını sağlamaktadır. Şüphe duygusu, bir nevi süreç içerisinde ilişkiyi de düzenleyebilme gücü getiriyor aynı zamanda. Tabi ki bunun yoğunluğu bunaltıcı olabilir.Kaynakları farklı olabilir. Dozu ve dengesine dikkat edilmeli, önemli.
Örnek verecek olursak cesaret duygusu içinde aynısı geçerlidir. Şöyle ki korku ve kaygının olmadığı yerde cesaretten de bahsedemeyiz. Bu gözü karalık olur. Körü körüne inanmak gibi olur. Korkuya ve kaygıya rağmen cesaretli adım attığımızda bizim adımlarımızı denetleyen unsur burada korkudur. Bizim adımlarımızı daha sağlam atmamızı sağlar.
Net olarak şunu söylemek isterim ki duygular karşıtları ile beraber bir denge buluyorlar. ‘’En azından bir çok duygu’’
Aslında ilişkilerde de böyledir. Yakınlık ve uzaklık meselesinde; çok yakın olduğumuz zaman uzaklığı isteriz. Çok da uzak olduğumuz vakitler ise yan yana olmak en büyük isteğimiz olur. Buradaki karşıtlıkların nasıl bir anlam ve denge ortaya çıkardığı önemlidir. Yani duyguların ölçüsü denge bulabilmesi açısından önem arz ediyor.
Güven ve Şüphe de karşıt olsa da ölçüleriyle denge bulan duygulardır. Bir insana sonsuz güven duyuyorum diye hiç şüphe de duymayacağınız anlamına gelmez. O halde diyoruz ki; Bir insana güvenmek ondan hiç şüphelenmemek değildir…
                                                                                                                      Seda Özdemir
                                                                                                                     Aile Danışmanı

8 Ocak 2020 Çarşamba


KÖTÜ GİDEN BİR EVLİLİK, ÇOCUK İÇİN SÜRDÜRÜLÜR MÜ?
Anahtar kelimeler: Boşanma, mutsuz aile, çocuk, ebeveyn ve çocuk

İnsanlar, yaşamları boyunca, kendilerini değiştirmelerini sağlayan deneyimlerden geçer. Evlilik de bunlardan biri. Her evliliğin ve ailenin dinamiği birbirinden farklıdır. Bu süreç esnasında, evliliklerimizin zamanla iniş ve çıkışlar yaşaması da kaçınılmazdır. Evlilik ve aile unsurunun yanında en büyük etken insan faktörüdür. Çünkü duruma, olaya ve soruna karşı her insanın psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik kaldırabilme kuvveti birbirinden farklılık göstermektedir.  Kimine göre küçük bir sorun boşanma sebebi iken kimi ise büyük bir problemle karşılaşsa bile çocuklarım için ailemi parçalayamam düşüncesi içerisindedir. İnanın bu yazımda,  bu durumu yaşayan herkesin kendine göre alması gerektiği birçok yardımcı unsurlar olacak. Problemli bir evliliğim var, aynı zamanda çocuklarım var ne yapmalıyım? Boşanmak istiyorum çocuk, engel mi? Boşanmaya ne zaman karar verilmelidir? gibi sorularla kendinizi yiyip bitiriyorsanız derin bir nefes alın, arkanıza yaslanın ve yazımı okumaya başlayın.

BOŞANMAK İÇİN Mİ EVLENİYORUZ?
Evlenelim olmazsa boşanırız,  Yürümezse boşanırız gibi bakış açıları olanlar vardır muhtemel. Fakat gerçek şu ki hiç kimse evlenirken tamamen  boşanma üzerine evliliğini kurmaz, hatta buna ihtimal vermez.  Tüm evli çiftler sonsuza dek mutlu bir evlilik sürdüreceğini düşünür. Evliliğin belli bir döneminden sonra bozulan ilişkilerin düzeleceği beklentisiyle sürüp gider. Bazı çiftler çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şeyin uyumlu bir aile olduğunu unutur.
Karşılıklı etkileşen, evlilik ve aileyi ilgilendiren konularda fikir birliği yapabilen ve sorunlarını olumlu bir şekilde çözebilen çiftlerin evliliği uyumlu bir evlilik olarak tanımlanır. Dolayısıyla; mutluluk, doyum ve beklentilerin gerçekleşmesi, evlilikte karşılıklı uyum ile mümkündür. Evli çiftlerin problemler yaşaması vasıtasıyla da çevre faktörünün yeri büyük bi önem arz eder. Sanki boşanınca her şeyin daha güzel ve sakin olacağını vurgulayan toplum “Boşan da kurtul” “kafan rahatlasın” biraz gibi telkin edici (!) cümleler kurarak aileyi, çifti ve kişiyi derinden etkilemeye çalışan bir unsurdur.
Bu durumda karı-kocanın birbirinin rakibi, düşmanı değil, aksine birbirinin eksik ve gediklerini kapatan, bir bütünün iki eşit parçasından ibaret olduğunu görmelisiniz. Evliliğin varlıkta ve yoklukta, hastalıkta ve sıhhatte, sevinçte ve kederde eşlerin bir bütün olmasını gerektirdiğini hayattan misallerle görecek ve benzer hadiselerin başınızdan geçmiş olma/geçme ihtimaline binaen tedbirinizi alacaksınız. İşte bu tedbirleri hayatınıza geçirdiğiniz zaman boşanmak için evlenmediğinizi anlamış olacaksınız.

Evliliğinde Sorun Yaşayanlar?

Ailelerin, çevrenin de baskısı ile genellikle “çocuğum olsa eşim benimle daha çok ilgilenir” gibi düşüncelerle çocuğun evliliği kurtarabilecek bir çözüm olacağını söylerler. “Fakat gerçek şudur ki; çocuk sahibi olmak sağlıklı ilişkilerde anne babanın birbirlerine olan bağlılığını artırır fakat sağlıksız, iyi gitmeyen bir evlilikte çocuk sahibi olmak, çocuğun getireceği sorumluluklarla birlikte aileyi daha zor bir sürece sokacaktır. Çocuk büyük sorumluluk gerektirir ve buna hazır olmayan ailelerin bu sorumlulukları üstlenmesi, tek ilginin çocuk üzerinde toplanması eşlerin birbirleriyle olan etkileşimini azaltacaktır, eşler arasında iletişim kopukluğu yaşanabilir” özellikle yeni evlenen çiftler;

Birbirinizin aynı ev içerisinde davranışını, tutumlarını, zayıf ve güçlü yönlerini, üslubunu,  problem çözme becerinizi ve dikkat ettiğiniz ne varsa o yönde birbirinizi tam olarak tanıdıktan sonra aynı zamanda aile planlaması çerçevesinde çocuk planı yapmalısınız. Aslında saydığım faktörler evlilik öncesi karşınızdaki kişiyi tanımanız adına dikkat ettiğiniz unsurlar, fakat evliliğin ilk bir senesi özellikle ‘aynı evi paylaşma’ etkeni de için içerisine girince değişebiliyor. Bu yüzden diyorum evlilikler ikinci senesinden başlayabilse keşke diye J Yani demem o ki evliliği kötü gidenler adına; tanımak, anlamak, dinlemek, iletişim boyutu önemli unsurlardır. Dikkat edelim! Evlenmek kadar evliliği yürütebilmek de önemlidir

BOŞANMANIN, ÇOCUĞUM ÜZERİNDE ETKİSİ NELER OLABİLİR?
Boşanma süreci ile birlikte eviniz bir uzlaşma, duygusal doyum elde etme, rahatlama ve huzur bulma mekânı olmaktan çıkıp bir çatışma mekânına dönüşür. Eşinizle aranızda ki çekişme, kavga, aile mahremiyetinizi genellikle ihlâl eder, başkalarını aile içi sorunlara müdahale ettirir. Evdeki tartışmalar, çevre tarafından kınanır,  çiftler dışlanır, kimi zaman doğrudan tepkilere hedef olur. Bu da onların çevreyle ilişkilerini bozar, iş ilişkileri ve diğer ilişkilerine yansır, çok yönlü ruhsal sorunun önünü açar.

 Siz anne babaların, boşanma sonrasındaki tutumları çocuğun boşanmadan etkilenme düzeyini belirleyici önemli bir faktördür. Eşlerin boşanmayı nasıl karşıladıkları, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerini nasıl sürdürdükleri önemlidir. Peki bu süreç içinde çocuğumun davranışında bir bozukluk olur mu? Psikolojik durumu nasıl etkilenir? Çocuğum bizi affeder mi?  Diye düşünmektesiniz.
·        Öncelikle boşanmalar toplum tarafından çocuğunuza da “boşanmış aile çocuğu” damgasını vuran,  bir kitle meydana getirmiştir.
·        Bu süreç, aynı çocukların sizin aranızdaki mahreminizi  öğrenmelerine, size duydukları saygıyı yitirmelerine, çevrenin onlara “sorunlu aile çocuğu” gözüyle bakması durumunda ise çevreyle ilişkilerinin bozulmasına ve bundan ailelerini sorumlu tutmalarına yol açar.
·        Bu hâl, çocuklarınızda aileye ve evlenmeye karşı soğukluk, toplumdan nefret etme gibi sonuçların yanında, okulda başarısızlık sorununa neden olabilir. Boşanmış ailelerin çocukları ile diğer ailelerin çocukları karşılaştırıldığında, boşanmış ailelerin çocuklarının diğer çocuklara göre;
·        Daha çok ruhsal hastalıklarla karşılaştıkları,
·        Sürekli kaygı seviyelerinin daha yüksek olduğu,
·        Depresyon, 
·        Sosyal içe dönüklük, 
·        Somatik yakınmalar, 
·        Saldırgan davranışlar, 
·        Sosyal sorunlar, 
·        Dikkat sorunları, 
·        Etkinliklere katılım, 
·        Sosyal işlevsellik, 
·        Okul işlevselliği ve öz saygı sorunları ile daha çok karşılaştıkları tespit edilmiştir. 
·        Ve bu çocuklar kimi zaman suça yönelme eğilimi de göstermektedir.

BOŞANMAYA NE ZAMAN KARAR VERİLMELİDİR?

Bazen eşler için boşanma sağlıklı bir çözüm olarak görülebilirken bazen de sağlıksız sonuçlar doğurabilir. Bazen boşanma doğru karar iken bazen de boşanmama doğru karardır. Bu sebeple boşanma sürecinin tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Her evliliğin kendine göre süreci farklıdır, sizin kendi ailenizi başka aileler ile karşılaştırmamanız gerekir. Özellikle boşanma sürecinin sağlıklı olabilmesi için;

Tartışma sırasında boşanma kararı almama,

Duygu ve mantık birlikteliğinin sağlanması,

 Çocuğun gelişim özelliklerini bilmek,  

Eğer çocuk bilinçli bir evrede ise örneğin; (18 yaşında) fikirlerinin alınması,

Psikolojik rahatsızlık dönemlerinizde karar almayın,

 Karar süreci için 6-12 ay bir süre tanınması, birbirinize zaman tanımanız önemli

 Eşlerin bir süre ayrı yaşamayı denemesi,

 Danışmanlık hizmeti alınması

Ve son kararın tekrar kişiler tarafından alınması gerekmektedir. Bunlara rağmen sağlıklı bir ilişki yürümüyorsa eğer alanında Uzman kişiler tarafından destek alarak süreci kontrol altında çocuğu ve kendinizi yıpratmayacak şekilde evliliği yapılandırmaya ve ya sonlandırmaya adım atılmalıdır.

 SON YOKTUR, SONUÇ VARDIR!
Sorunlu, kötü giden bir evlilikten bahsettik ve süreç esnasında çocuğu olan ebeveynlerin nelere dikkat etmesi gerektiğini, çocuğun sosyal uyumu ve davranışı üzerinde boşanmanın ne gibi etkileri olabileceğini belirttik. Asıl sorumuza gelecek olursak; Sorunlu bir evliliğin sürdürülmesi mi yoksa boşanma mı çocukta daha olumsuz bir etki yapar sorusunun cevabını vermek güç. Yaptığımız anket sonucunda katılımcıların çoğu evliliği bitirmekten yana olsa da  özellikle evli olan kısmın fikirlerinin böyle olduğu ama eyleme geçiremediklerini söylemişlerdir. Bazı evliliklerin sonlanması çocuğun rahatlamasını sağlarken, bir arada olup çatışan ailelerin çocuklarının, anne babası boşanmış çocuklardan daha fazla zorluk yaşadıklarını göstermiştir. “Fakat aile içi tartışma  ortamında, bir türlü çözüme ulaşılmayan, mutsuz bir evlilikte çocuk için evliliği sürdürmek ne kadar sağlıklı olabilir? diye düşünebilirsiniz.
 Boşanma, çocuklar için her zaman olumsuz etki bırakmamaktadır çünkü burada her ailenin yaşadığı problem, durum ve olay birbirinden farklıdır. Aynı zamanda her ailenin dinamiği de bambaşkadır. Bu durumda sizin için önemli olan nokta boşanma sürecini iyi yönetebilmek, çocuktan taraf tutmasını istememek, çocuğu anne ve babası olarak karşılıklı birbiriniz hakkında kötü fikirler ile doldurmamak ve ya  çocuğu boşanma sebebi gibi göstermemektir. Bu sebeple, her çözüm yolu denenmiş fakat bir çözüme varılamamış evlilikte sırf çocuk için mutsuz halde devam etmek de çözüm değildir, çocuğun bu durumu anlar, kabullenir ve gelişimine göre kaldırabilir hale geldiğinde bu durumu gerçekleştirebilirsiniz. Çocuğum bu durumu kaldırabilir mi? Gelişim dönemlerine göre nasıl davranmalıyız? Boşanmaya çocuk için ne zaman karar vermeliyiz?  gibi merak ettiğiniz sorular detaylı bir şekilde; BOŞANMANIN ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ yazımda mevcuttur.  Çocuk için tehdit algısı tabi ki yaş büyüdükçe azalmaktadır. Okul öncesi yaş döneminde olan bir çocuk ile üniversiteyi bitirmiş bir çocuğun ebeveynlerinin ayrılması durumundaki etki de birbirinden farklıdır. Siz de kendi aile içerisindeki dinamiklerinizi gözden geçirerek, problemlerin bir noktasına takılı kalıp ani kararlar vermek yerine, resmin büyük tarafına bakmayı deneyin. Bu alanda ani kararlar vermemek adına, destek olabilecek uzmanlar ile iletişime geçin. Sağlıklı günlere..


   Seda ÖZDEMİR
AİLE DANIŞMANI

1 Ocak 2020 Çarşamba


EVLİLİKTE AŞK NASIL SÜRDÜRÜLÜR?

AŞKINIZI TAZE TUTABİLMEK İÇİN DE RİTÜELLER VARDIR.
Güçlü ilişki evrelerinin oluşabilmesi için partnerinizle yapabileceğiniz ve sonucunda tutkulu aşkı elde ettiğinize inandığınız bu adımlara kulak verin.

Öncelikle her adımda birbirinizi dinleyin ve gözlerinizin içine bakmaktan çekinmeyin.
Her gün eşiniz eve geldiğinde onunla kucaklaşın.
Yıllık çocukların olmadığı bir vakitte birlikte tatile çıkmayı deneyin. (Baş başa vakit geçirin)
Hasta olunca birbirinize iyi bakın. ( çorba yapın J)
Günlük mutlaka 5 saniye öpüşün.
Sabah kahvaltılarını birlikte yapmaya özen gösterin.
En az haftada bir gün istediğiniz vakit bisiklete binin. (Ya da sevdiğiniz başka bir aktivite)

Küçük ve basit gibi gördüğünüz her şey aslında zaman içinde büyük değişikler yaratabilir. Buna inanın! Aşk ve ilişkinin memnuniyeti aslında birazda eşine iyi bir arkadaş gibi davranabilmek, problem ve çatışmaları merhamet çerçevesinde ele almak ve çatışma sonrası tamir ve bağlantı kurmak ile mümkündür. İlişkide başarı paylaşılan ilgi veya çekicilik düzeylerinden ziyade tutarlı bir memnuniyet sağlayabilmektir. Siz de bu aşkı sürdürebilmek için eşinizin yeniden tüm güzelliği ve çekiciliğini fark edebilmek, birbirinizi biraz olsun şımartacak planlar ve sürprizler yapabilmek uzun süren mutlu ve başarılı evliliğin minik sırlarıdır. Aşk anlayış ve değer verişten geçer. Eşinizi gerçekten etkili bir şekilde dinliyor musunuz? Kendinizi onun yerine koyup olaylara geniş bir çerçeveden bakabiliyor musunuz? diye kendinizi sorgulamak da ilişkiniz adına sizi güçlendirecek faktörler arasındadır. Aşk, iletişiminde tamamlayıcısıdır. Eşinize karşı duygunuzun, tutkunuzun ifade ediliş şekli de bir o kadar önem arz eder. Özellikle boşanma sebeplerinin altında yatan problemler cinsel konulardır. Bu konu hakkında daha net, açık ve ne istediğini belli eder bir şekilde iletişim kurarsanız,  anlaşmazlıklar ortadan kalkar ve aşkınız gönlünüzce devam eder.

‘’UNUTMA, SEN İKİ AŞIKSIN, PAKETLENMİŞ BİR ÇİFT DEĞİLSİN’’
Aşkıda sürdürebilmek için birlikte büyümek çok önemlidir. İlişkinizde, evlilik içinde birbirinizin aslında kendi versiyonunuzun en iyi olması konusunda yardımcı olmanız gerekiyor. Sağlıklı bir ilişki, eşlerin ayrı ayrı büyümesine izin verir. Eşinizin sizden ayrı büyümesine izin vermek önemli bir faktör olup bağımlı değil, bağlı çiftler olmanızı ve kişisel tatmininizi artırmaya fayda sağlayacaktır. Aşkı bir başka devam ettiren etken ise ilişkilerde o senin sorunun anlayışı yerine bizim sorunumuz anlayışı bulundurmak ve birlikte çözüm üretebilmek olacaktır. Emin olun bu anlayış ilişkinizi kuvvetlendirir. Aksi takdirde sen ben anlayışı aşkınızı öldürür! Aşk ile muhabbetin bittiği yerde aslında adalet başlar. Yani duygusal bağ, yakın davranma, fedakarlık yapma konusunda daha istekli olmanızı sağlar, bu kopukluk sayesinde ise hemen teraziyi kurarız. Ve başlarız lafa ben bunu yaptım, sen bunu yapmadın. Bu yüzden en başta erkek ve kadın ilişki içerisinde duygu ve düşüncelerini net bir şekilde ifade edebilmelidir.
Romantik bir ilişkinin istikrarı; eşinin tartışmayı iyi bir şekilde toplarlaması, olumlu bir konuşmaya geçmeye yardımcı olması da yine ilişkinizin sağlıklı bir hale dönüşmesi için güzel adımdır. Aşk partnerinizi değiştirmeye çalışmadan da sürdürülür. Kullandığınız dil daha yapıcı, daha olumlu ve daha açık olsun yeter. Partnerinizle ilişki açısından birbirinize kırıldığınızı, üzüldüğünüzü, iyi hissetmediğinizi dile getirmeniz, ilişki içerisinde ki fonksiyonlarınızın da sağlıklı olarak yerine getirebileceğinizi öngörür. İletişim;  sevgiyi, aşkı, tutkuyu derinlemesine koruyan bir kalkandır. Siz siz olun aşkınızı daha uzun sürdürebilmek adına İTİŞMEYİN, İLETİŞİN!

AŞK BİRBİRİNE DÖNDÜĞÜN ZAMAN DEVAM EDENDİR..
Yaşam boyu eşinle karşılıklı etkileşim halindeysen tutkulu bir aşkı ayakta tutabilirsin. Onunla birlikte şu aşamaları düşünmeyi ve hayata geçirmeyi sağla.

Başarılı olduğum anda sende benim kadar heycanlan. (kurabiyeler nasıl?)
Söylediklerine ne kadar dikkat ediyorsun? (o konu hakkında plan yapmıştım hatırlıyor musun)?
Benimle oyun oynuyor musun? (satranç tahtası alalım)
Bana şefkatli ol. (kitap okurken bana sarılabilirsin)
Benimle sohbet et. (bugün ne yaptın, günün nasıl geçti?)
Yardım etmeye çalış. (salatayı birlikte yapalım)
Benimle maceraya katıl. (yarın ormanı keşfetmek ister misin?)
Stres atmama yardımcı ol. ( birlikte spor yapalım)
Bir şeyleri birlikte öğrenelim. (buz pateni yapmaya gidelim mi?)

Gibi örnek kalıptaki cümleler ya da (aile yapınıza göre alternatif sunabileceğiniz planlar). İlişkimiz sürecinde karşılıklı olarak içimizden geçirdiğimiz, aslında gerçek problemi açık ve net bir şekilde ifade edebildiğimiz zaman aşkımızı, sevgimizi genel itibariyle duygularımızı da açtığımız andır. Kaliteli zaman geçirmekten ve bunları dile getirmekten korkmayın. Aşkı en kalıcı kılan şey güvenli bağlanma ile doğru orantılıdır. Güven duygusu her ilişkide ortaya çıkan zor anları aşmada yardımcı olur. Yani sizin bedeninizin aslında sevdiğiniz kişiyle sıkı sıkıya bağlı kimyasal bir çağlayan üretecek şekilde tasarlanmıştır. Oksitosin, dopamin, apioid gibi. Demek istediğim tek eşlilik, mümkün olmanın ötesinde bizim doğal halimizdir. Sizde bu bağı kuvvetlendirmek için sarılmayı ihmal etmeyin. Aşkını sürdürebilmek adına, birbirinizin yaşamında olduğuz için minnet duyabilenlerden misiniz? Cevabınız evet ise  engellere, sorunlara ya da kederlere rağmen, sevginizin gücünü koruyarak sağlam bir güveni paylaştığınız anda aşkınızı doyasıya yaşamayı keşfedenler arasına sizde hoş geldiniz. J




 Seda ÖZDEMİR
 Aile Danışmanı