Hepimizin en çok yara
aldığı, merak ettiği, araştırdığı, sorun yaşadığı hatta bazen bu konuda cevap
bile bulamadığı bir alandayız. Güven ve
Şüphe..
Sosyal medya üzerinden
sorduğum bu soru karşıtında birçok yanıt aldım. Aldığım cevapların çoğu
birbirinden farklı olmakla beraber, insanların aslında oldukça zorlandıklarını
da fark ettim. Yani yaşanmışlıklar, gerçekler ya da yaşanacak olan olaylar
kaygı durumu ve hassasiyet meydana getirmiş olabilir. Şimdi sorumuza tekrar
dönmek istiyorum.
Kısaca bu soru hakkında
benim görüşüm ne bunu paylaşmak istiyorum.
Güven elbette ki çok
temel bir duygu, insan hayatının işleyişini sağlayan bir duygu. Ben bir aracın
yakıtına benzetiyorum burada güveni. Yakıt olmayınca nasıl araba hareket
etmezse, güven olmayınca da insan hareket edemez. Aslında şüphe konusuna
gelecek olursak; güven şüpheyi
dışlamayan bir duygudur. Bazı
duygular karşıtlıkları ile beraber bir denge buluyorlar. Bu dengenin ayarı
bozulduğunda bir çok farklı sorunlarla karşılaşabiliyoruz.
Şimdi
kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor. Ben şüphe içinde güven duymaya mı
çalışıyorum? Yoksa güven içinde ara sıra şüphe mi duyuyorum?
Güven ve şüphe konusu
yaşadığın olayın dinamiğine, yerine, zamanına ve olaylar içerisindeki kişilere
ve etkileşimine göre değişen bir hal almaktadır. Şüphenin işlevi güven
duygusunun sağlamlaşmasını sağlamaktadır. Şüphe duygusu, bir nevi süreç
içerisinde ilişkiyi de düzenleyebilme gücü getiriyor aynı zamanda. Tabi ki
bunun yoğunluğu bunaltıcı olabilir.Kaynakları farklı olabilir. Dozu ve dengesine dikkat edilmeli, önemli.
Örnek verecek olursak
cesaret duygusu içinde aynısı geçerlidir. Şöyle ki korku ve kaygının olmadığı
yerde cesaretten de bahsedemeyiz. Bu gözü karalık olur. Körü körüne inanmak
gibi olur. Korkuya ve kaygıya rağmen cesaretli adım attığımızda bizim
adımlarımızı denetleyen unsur burada korkudur. Bizim adımlarımızı daha sağlam
atmamızı sağlar.
Net olarak şunu
söylemek isterim ki duygular karşıtları ile beraber bir denge buluyorlar. ‘’En
azından bir çok duygu’’
Aslında ilişkilerde de
böyledir. Yakınlık ve uzaklık meselesinde; çok yakın olduğumuz zaman uzaklığı
isteriz. Çok da uzak olduğumuz vakitler ise yan yana olmak en büyük isteğimiz
olur. Buradaki karşıtlıkların nasıl bir anlam ve denge ortaya çıkardığı
önemlidir. Yani duyguların ölçüsü denge bulabilmesi açısından önem arz ediyor.
Güven ve Şüphe de
karşıt olsa da ölçüleriyle denge bulan duygulardır. Bir insana sonsuz güven
duyuyorum diye hiç şüphe de duymayacağınız anlamına gelmez. O halde diyoruz ki;
Bir insana güvenmek ondan hiç
şüphelenmemek değildir…
Seda Özdemir
Aile Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder